Google


   
  POPÜLER-100
  HACI BEKTAŞİ VELİ'NİN YAŞAM FELSEFESİ
 


Haci Bektas Veli'nin Yasam Felsefesi, inanc ve Ogretisi / Ali Duran GULCiCE
Tarih: 14.04.2006 Saat: 21:06
Konu: Genel


.
HACI BEKTAŞ VELİ’NİN YAŞAM FELSEFESİ,
İNANÇ VE ÖĞRETİSİ·
                                                                      Ali Duran Gülçiçek                                                  
ÖZET
Bu çalışmada, Hacı Bektaş Veli’nin yaşam felsefesi, inanç ve öğretisi ele alınmaktadır. Hacı Bektaş Veli öğretisinin onun yaşadığı çağdaki rolü ve günümüzdeki etkileri anlatılmaktadır. Hacı Bektaş Veli’nin sosyal, siyasal, ekonomik, etnik ve dinsel alanlardaki görüşleri belirtilmektedir. Ayrıca yazıya Hacı BektaşVeli’den alınan söz ve şiirler de eklenmiştir.
ASTRACT
In this study, the life philosophy, belief and teaching of Hacı Bektaş Veli is taken up. The role of Hacı Bektaş Veli teaching in the area he lived, and its effects today are explained. The views of Hacı Bektaş Veli on social, political, economic, ethnic and religous areas are stated. Sayings and poems of Hacı Bektaş Veli are also added.
Anahtar Kelimeler: Hacı Bektaş Veli, Bektaşilik, Alevilik.
Key Words: Hacı Bektaş Veli, Bektashim, Alevism.                                                            
 
Hararet nârdadır, sacda değildir
Keramet baştadır, tacda değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir.
                                                                           Hacı Bektaş Veli
“Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur” diyen Hacı Bektaş Veli, öğretisinin temel ilkelerini içeren bu anlamlı dizeleriyle sadece o dönemin değil, günümüzün insanına da önemli mesajlar veriyordu.
            Hacı Bektaş Veli’nin, 13. yüzyılda Anadolu’da uyardığı bu çerağ (bilim ışığı), savunduğu düşünceler ve başlattığı yenilikçi hareketler (reformlar), sadece Avrupa’daki Hümanizm ve Rönesans hareketleri-ni değil, aynı zamanda 17. ve 18. yüzyılda gelişen sivilleşme harketle-rini de andırıyordu.
            “Sen seni bilirsen yüzün Hüdâ’dır; sen seni bilmezsen, Hak senden cüdâdır!...” diyen Hacı Bektaş Veli, her şeyi insanda arayan, Hakk’ı kendi özünde, kendi özünü Hakk’ta bulan bir hakikat insanı (Mürşid-i Kâmil); bilimi ve sanatı kendisine rehber kılan bir düşünürdü. Hacı Bektaş Veli’ye duyulan ilgi, gösterilen sevgi, işte onun, Alevi-Bektaşi öğretisinin temelini oluşturan insan-Tanrı-doğa sevgisi ve varlık birliği ilkesine dayanan hümanist yaşam felsefesi ve gizemci öğretisinden kaynaklansa gerektir.
12.-13. yüzyılın savaş ve kargaşa ortamında, barışın ve mazlumun simgesi olan bir güvercin donuyla Anadolu’ya gelen Hacı Bektaş Veli, savaş yerine barışı, düşmanlık yerine dostluğu, kin yerine sevgiyi ve hoşgörüyü temel ilke edinen bir hümanist ve bu ekolle farklı dillerden, farklı kökenlerden ve kültürlerden gelen insanları bir çatı altında toplayan; ceylanla arslanı (zayıf ve güçlüyü) dost olarak kucaklayan bir halk önderiydi.
Hiç bir milleti ve insanı ayıplamayınız! diyen Hacı Bektaş Veli, bu evrensel düşüncelerden ve Anadolu’nun yaşam gerçeğinden (sosyal, siyasal, ekonomik, etnik ve dinsel yapısından) yola çıkarak, Alevi inan-cına mensup diğer Anadolu ve Horasan erenleriyle, heterodoks Batınî çevrelerle; Gaziyan-i Rum (Anadolu Gazileri), Ahiyan-ı Rum (Anado-lu Ahileri), Abdalan-ı Rum (Anadolu Abdalları) ve Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları) gibi teşkilâtlarla birlikte Anadolu’da yeni bir ekol geliştirdi. Uygarlıklar hazinesi Anadolu’nun o zengin kültür mozaiğini bozmadan, parçalamadan farklı öğeleriyle, sevgi ve hoşgörü temelinde biraraya getirdiği ve tasavvufla birleştirdiği bu yeni oluşum, Anadolu Aleviliği’ydi.
Alevi öğretisinin çağa açık olması ve bu öğretiye mensup insanların büyük çoğunlukla sekularist (çağdaş), demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinde yana olmaları, işte, ta 13. yüzyılda Anadolu’da batıdaki reformlar düzeyinden başlatılan ve zamanla geliştirilen bu yenilikçi hareketler sayesindedir.
“Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır; düşünce karan-lığına ışık tutanlara ne mutlu; kadınları okutunuz; dinine diz-lerinle değil, kalbinle bağlan; okunacak en büyük kitap insandı. diyen Hacı Bektaş Veli, inancı hurafalerden arındıran, onu akla, man-tığa ve sevgi temeline dayandıran, kadın ve erkek eşitliğini savunan ve o dönemde Hatun Ana önderliğinden kurulan Anadolu Bacı-ları[1] teşkilâtına büyük destek veren bir reformcu; halk kültürüne ve eğitimine önem veren; üretimde ve üleşimde sosyal adalet ilkesini be-nimseyen; “insanın alnı açık ve cesur dolaşması için her şeyden önce adaletli olması gerektiğini” savunan bir düşünürdü.

12.-13. yüzyılda Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre’yle Anadolu’ da gelişen, yaygınlaşan, doğu ve batı kültürleri arasında iyi bir anlaşma zeminini oluşturan Alevi hümanizması, sadece insan sevgisine değil aynı zamanda Tanrı ve doğa sevgisine de dayanıyordu.

Hacı Bektaş Veli, sadece insana değil, ondan ayrı görmediği ve onun bir parçası saydığı doğadaki diğer varlıklara ve tabiat unsur-larına da aynı önemi veriyordu. Alevi inanç ve öğretisinde Âlem-i Anasır denilen maddî âlemin dört temel unsuru (çar anasır) olan toprak, su, ateş ve yele (havaya) kutsiyet derecesinde önem verilir.
İnsanın cemâlini (yüzünü) Hakk’ın cemâli, gönlünü Hakk’ın evi bilen Hacı Bektaş Veli, sadece insanların değil, hayvanların bile in-cinmesine ve onlara işkence yapılmasına karşıydı. İşte, Hacı Bektaş Velâyetnâme’sinden buna bir örnek:
“Bir gün, Hacı Bektaş Veli’nin dervişi olan Kal’acuk kadısı, yanına al-dığı birçok muhiple birlikte Hz. Hünkâr’ı ziyaret etmeye giderler.                                                                            
...Yolda, otlu, sazlı bir alana geldiler. gördüler ki orada bir bölük kara canavarı (domuz) yatmada. İçlerinden biri, üstlerine vardı, domuzlar kaç-tılar, o adam, bir yavru yakaladı. Birinde bir çan varmış, domuzun boynu-na takıp salıvermek istedi. Kadı, ‘gelin etmeyin, erenleri ziyarete gidiyo-ruz; bu, doğru bir iş değil. Hayvanlar, bunun sesini duyunca korkudan, kaçmadan kendilerini helâk ederler’ dediyse de dinletemedi.
Yavrunun boynuna çanı taktılar. O, öbürlerine yetişeyim diye koştukça, çan sesinden ürken canavarlar kaçmaya koyuldular; adamlar da bunu gö-rüp gülüştüler, yollarına revan oldular; vara vara Kırşehir’e geldiler.
O sıralarda Hünkâr, Kırşehiri’ne gitmişti. Ahi Evren’le Gölpınarı’nda sohbet ediyordu. Bunlar da Hünkâr’ın orada olduğunu duyup geldiler, Hünkâr’ın elini, ayağını öptüler. Hünkâr, bunlara bakıp dedi ki: ‘O hay-vancıklar, size ne yaptı da o yavruyu tutup boynuna çan takarak bırakır-sınız; çanın sesini işiten hayvancıkların kimisi kaça kaça helâk oldu,  ki-misi de ölüm haline geldi. Hakk’a giden hak uğrum hakkı için hiç bir yerde alnımız terlemedi, ancak o yavrucuğun ardından yetişip boynundan o çanı alıncıya dek alnımız terledi; işte o yavruya taktığınız çan.
Hünkâr, çanı gösterince hepsi de şaşırdı, elini ayağını öperek özür diledi-ler.Erenler suçlarını bağışladı. Kadılıktan dönüp derviş olana da ‘senden’ dedi ‘dervişlik kokusu gelmede. Derviş olanın, hiçbir yaratılmışa ezi-yet etmemesi gerekir.[2] (Buna benzer bir menkıbe de Kayagusuz Abdal’ ın, Abdal Musa ile buluşması ve ondan nasip almasıyla ilgili anlatılır).[3]
Hacı Bektaş Veli’nin, Hoca Ahmed Yesevi Dergâhı’nda eğitim ve öğrenimini tamamladıktan sonra, Lokman Perende’den nasib ve emanetlerini alıp, o dönemin savaş ve kargaşa ortamında, günümüzde de barışın simgesi olan güvercin donuyla Rum ülkesine (Anadolu’ya) gelişi oldukça anlamlıdır.  (Velâyetnamede her ne kadar Hacı Bektaş Veli’nin Hoca Ahmed Yesevi’den emanetlerini aldığı ve Hacı Bektaş Veli, onun çağdaşıymış gibi gösterilmekte ise de, aslında ikisinin yaşamı arasında aşağı yukarı bir asırlık fark vardır. Bu ilişki, sadece manevi anlamda kurulan bir ilişkidir. Bu anlamda Ahmed Yesevi, Hacı Bektaş Veli’nin manevi mürşididir). (Konuyla ilgili geniş bilgi için Hacı Bektaş Veli Velâyetnamesine bkz.)

Hacı Bektaş Veli, barışın ve mazlumun simgesi güvercin donuyla Anadolu’ya ayak basarken, yırtıcı kuş doğan şekline girip, onu av-lamak isteyen Hacı Doğrul’a şöyle seslenir:

             “Ey Doğrul! Er, erin üstüne böyle gelmez! Siz bize zalim kılığında geldiniz, biz size mazlum kılığında. Eğer güvercinden daha mazlum bir mahluk bulsaydık, onun şeklinde gelirdik! ”(...)[4]
Evet, güvercin donunda, mazlum kılığında Anadolu’ya gelen ve mazlumun, yoksul Anadolu halkının safında yerini alan ve bir süre Amasya’da Baba İlyas ve Baba İshak’ın yanında hizmet veren Hacı Bektaş Veli, daha sonra Sulucakarahöyük’e, bugünkü Hacıbektaş ilçe-sine yerleşti. Anadolu insanlarının yaşam biçimleri, inançları ve kültürel değerleriyle yoğrulan, onların sentezinden oluşan Anadolu Alevi-Bektaşi inancını ve yaşam felsefesini burada yaydı.

Hacı Bektaş dergâhı, Alevi-Bektaşi inancının bir merkezi olduğu gibi, sosyoekonomik ve politik dayanışmanın da bir merkeziydi. Bir kültür merkezi olan bu dergâhta halkı irşad edecek, aydınlatacak ve halkın sorunlarıyla ilgilenecek dervişler, mürşitler, dedeler, dede-babalar yetiştirildiği gibi, Ahi kurumlarıyla (meslek loncalarıyla) bir-likte çeşitli meslek dallarında eğitim de veriliyordu. Hacı Bektaş Veli ile birlikte aynı düşünce ve inanç doğrultusunda hizmet veren ünlü düşünürlerden (mutasavvıflardan) bazıları ise şunlardır: Kırşehir’de Ahi Evren Veli ve Muhlis Paşa’nın oğlu Âşık Paşay-ı Veli, Amasya’da Baba İlyas ve Baba İshak; Eskişehir’de Yunus Emre, Aksaray/Ortaköy/Taptuk köyünde Taptuk Emre; Bilecik’te Şeyh Edebali (Osman Gazi’nin mürşidi ve kayınpederi); Rumeli’de Sarı Saltuk; İstanbul’da Karaca Ahmed Sultan; Tokat’ta Barak Baba, Antalya/Elmalı’da Abdal Musa Sultan; Akşehir’de Seyyid Mahmud Hayrani, ayrıca (Hacı Bektaş’ın) halifelerinden Cemâl Seyyid, Saru İsmail, Kolu Açık Hacım Sultan, Pir Ebi Sultan, Güvenç Abdal gibi erenler ve Hatun Ana, Kutlu Melek (Kadıncık Ana), Fatma Bacı, Muhterem Hatun, Rabiâ Bacı, Zeynepcik Ana, Baş Açık Ana, Celâl Hatun gibi kadın önderler. (...)
Velâyetnâme’de, Emir Cem Sultan adında, Sulucakarahöyük’ün güney tarafından büyük bir tekke kuran bir erden sözedilir. Bu Er, bir gün Hacı Bektaş Veli’yi ziyarete gider; niyazlar yapılır, kurbanlar tığlanıp yenilir. Emir Cem Sultan, tekkesine döndükten sonra, derviş-leri, Hacı Bektaş Veli’nin nasıl bir Er olduğunu sorarlar. Emir Cem Sultan, şu yanıtı verir: “Hünkâr, öyle bir denizdir ki, değme nesne onu bulandırmaz. ”
Evet, değme nesnenin bulandıramadığı, engin düşüncesiyle bir deryayı andıran Hacı Bektaş Veli’yi bütün yönleriyle, eksiksiz ve noksansız anlatmak, yazıya dökmek kolay olmasa gerektir. Bizim burada sunmaya çalıştığımız, bu engin deryadan sadece bir damladır.
(O) bir yoldaştır ki
Yitirmeye kimse onu:
“Karanlıktır bilim üzre gidilmeyen yolun sonu. ”
Ne olursa olsun
Yeri: “Yüreğinin ağırlığıncadır kişinin değeri. ”
Durup bekleme yüzünün güzelleşmesini
Davran biraz, silkin:
“İyi mi olsun karşındaki, Sen iyi ol ilkin. ”
“Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu”.
“Yalnız bilgelerdir, hem arı olan, hem arıtıcı olan. ”
“Düşünceyi, eylemi, sevgiyi siz, Tanrı’nın tadı biliniz. ”
Güneştir tokmağı
Gökyüzü bir davul,
Gümler gece gündüz:
“Ara bul. ”
Bir söz ki söyler işte
Dağlar, taşlar bağra bağra:
“Ne ararsan, kendinde ara.
                       (Fazıl Hüsnü Dağlarca; Hacı Bektaş Veli’den İlkeler)
Konuyu, insanlık âşığı bu ünlü düşünürün (Hacı Bektaş Veli’nin), bugün de bize önemli mesajlar ileten şu anlamlı sözleriyle (özdeyiş ve şiirleriyle) bağlayalım:
·          Ellerin kâbesi var, benim Kâbem insandır.
·          Okunacak en büyük kitap insandır.
·          Doğruluk dost kapısıdır. Doğruluk karargâhımızdır.
·          Dosttan gayrı dost aramak, fesâd-ı muhabbet ve butlan-ı (hükümsüz, boş) mârifettir.
·          Komşu hakkı, Allah hakkıdır.Komşu hakkına dokunulmaz; emanete hıyanet edilmez.
·          Göze nur gönülden gelir.
·          İnsanın cemali, sözünün güzelliğidir; kemâli, işlerinin doğru-luğundadır. Yani insanın ziyneti (süsü) ve güzelliği, sözlerinin iyi-liğindedir; kemâli de işinin dürüstlüğündedir.
·          Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız.
·          Dini, dili, rengi ne olursa olsun, iyiler iyidir.
·          İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
·          Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.
·          Madde karanlığı, akıl nuru ile; cehalet karanlığı, ilim nuru ile; nefis karanlığı, marifet nuru ile; gönül karanlığı aşk nuru ile aydınlanır.
·           Akıl aya, ilim yıldıza, marifet güneşe benzer.
·           Kadınları okutunuz.
·          İncinsen de incitme.
·          Düşmanınızın da insan olduğunu unutmayınız.
·          Kuvvetini zavallıya değil, zalime kullan.
·          Ara bul!
·          Her ne arar isen kendinden ara.
·          Düşünceyi, eylemi, sevgiyi siz, Tanrı’nın tadı biliniz.
·          Yolumuz, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.
·          Yüreğinin ağırlığıncadır kişinin değeri.
·          İyi mi olsun karşındaki, sen iyi ol ilkin.
·          Yalnız bilgelerdir, hem arı olan, hem arıtıcı olan.
·          Marifet ehlinin ilk makamı edeptir.
·          Nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme.
·          Nebiler, veliler insanlığa Allah’ın hediyesidir.
·          Eline, diline, beline sahip ol.
·          İnsanın olgunluğu, davranışlarının doğruluğundandır.
·          Delilsiz sözle gıyapta bulunma. Doğru yola gidene veli, eğri yolda gidene deli derler.
·          Asıl kör, nankörlüktür. İyiliğe karşı kötülük, hayvanlıktır.
·          İnsanoğlunun en büyük düşmanları yalancılık, nefsine düşkünlük, mal ve mevki hırsı, gıybet, edepsizlik, hıyanet ve Hakk’ı inkardır.
·          Namahreme bakma, hatır yıkma, başa kakma, dünya için kaygı çekme
·          Dinine dizlerinle değil, kalbinle bağlan.
·          Biz, dile ve söze değil, öze ve hale bakarız.
·          Ayağa kalkacaksan, bari hizmet için kalk.
·          Hamı pişiremezsen, bâri pişmişi ham etme.
·          Mürşidlik alıcılık değil, vericiliktir.
·          Bizim semahımız ilahi bir aşktır.
·          En büyük keramet çalışmaktır.
·          Çalışmadan geçinenler bizden değildir.
·          Özünle, sözünle, gözünle işinde ol.
·          Edep elbisenizi sırtınızdan ölünceye dek çıkartmayınız.
·          Bizim meclisimizin tarafı yoktur.
·          Bilim, gerçeğe giden yolları aydınlatan ışıktır.
·          Âlimin sohbeti, cahilin ibadetinden daha faydalıdır.
·          Âlimlere fikir lâzımdır, dervişlere zikir. Zira ki fikirsiz âlim, seraptır; zikirsiz derviş yapraksız ağaçtır.
·          Fikirsiz âlim, Nuh’suz gemidir; zikirsiz derviş, ruhsuz kalbidir. Fikirsiz âlim, Tur’suz Musa’dır ve zikirsiz derviş, nursuz kandil-dir.
·          Fenalardan sakın, temizlerle ülfet (sohbet) et. Çünkü ülfet hem zehirdir, hem panzehirdir.
·          Marifet güne (güneşe), akıl ay’a, ilim yıldıza benzer. Ve hem ay, gün doğar, dolanır; ilim okunur.
·          Eğer ilerlemek istiyorsan herkesin önüne atılma.
·          Merhem ve mum gibi ol, diken olma!
·          Hiç kimseden sana fenalık gelmesin istersen, fena özlü, fena düşünceli ve fena huylu olma!
·          Biz olduğumuz gibiyiz ve öyle de olacağız; iki âlemde, bugün de, yarın da.
·          Ol söz verme, öl sözünden dönme. Her tavlada boşanan, bizim tavlada yer bula; bizim tavladan boşanan, başka tavlada yer bulmaz ola. Gel ha gel, insan ol da öyle gel.
·          Dört şey, her şeyin en yazığıdır: 1. Güneşe karşı yanan ışık; 2. Görmeyen göze karşı güzel yüz; 3. Çorak toprağa karşı güzel yağmur; 4. Karnı toka karşı hoş bir yemek, ahmaka karşı hak sözü.
·          Beş şey mutluluğun delilidir: 1. Doğru sözlülük; 2. Güzel ameller; 3. Olgunlaşma için gösterilen çaba; 4. Helalından rızık arama; 5. Hâl ehli dervişlerle sohbet.
·          İçinde kibir, düşmanlık, cimrilik, kıskançlık, öfke, maskaralık gibi türlü şeytan işi olanlara ne yazık!
·          Bunlar dışlarında su ile yıkansalar (abdest alsalar) hiç temiz olurlar mı? Şeytana mahsus bu şeylerden biri bile içinde olan bir kimse, ne kadar ibadet ederse etsin, hepsi boşuna olur.
·          Kendini temizlemeyen başkasını temizleyemez. (Kendisi arı olmadan, başkasını arıtamaz).
·          İnsanoğluna kâfirden de büyük üç düşman vardır: Birincisi hava vü heves (nefsine düşkünlük), ikincisi dalalet ve kibir (sapkınlık ve kendini beğenmişlik), üçüncüsü yalancılık ve kalleşliktir.
·          Adem’de değil mi seb-ül mesani, Adem’de değil mi âyet-ül Kürsi?[5]
·          Sen seni bilirsen yüzün Hüda’dır; sen seni bilmezsen, Hak senden cüdadır.
 
Sevgi muhabbeti kaynar yanan ocağımızda
Bülbüller şevkle gelir, gül açar bağımızda
Hırslar, kinler yok olur aşkla meydanımızda
Arslanlar, ceylanlar dosttur kucağımızda
                            ***
Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde
Hakk’ın yarattığı her şey yerli yerinde
Bizim nazarımızda kadın erkek farkı yok
Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde
                            ***
Ağyar sohbetinin kökünü kazmak isterim
Gönlümü yalnız dostun lisanına ağız yapmak isterim
Dünya ve âhiret gamını gönülden çıkarmak isterim
                            ***
Dostumuzla beraber yanar kanarız
Her nefeste aşk ile yaradanı anarız
Erenler meydanına vahdet ile gir de gör
Kırk budaklı şamdanda kırkımız bir yanarız.
                            ***
İlim, irfan mürşittir karanlıkları koğar
İnsanları cehalet, gaflet bunaltıp boğar
Gönüllerde parlayan o saadet güneşi
Şark ile garptan değil, gerçek inançtan doğar
Malım, mülküm, servetim hepsi evde kaldı
Oğlum, kızım, akrabam geçtiğim yolda kaldı
Dostlarımdan birisi benden hiç ayrılmadı
Allah için yaptığım iyilikler bende kaldı.
                            ***
Hak’tan emrolundu geldim cihana
Gözüm açtım mail oldum ol burca
Ârif oldum Hak kelâmın söyledim
Elif kaddim dal yazmışam ol burca
Konaktan bezirgân çıka göçünce
Ne gündüzüm gündüz, ne gecem gece
Bir burç vardır cümle burçlardan yüce
Muhammed miraca çıkar ol burca
Alnımıza yazıluptur yazılar
Mürid olan mürşidini arzular
Yer yüzünde yer kalmadı gaziler
Arş yüzünden bir yol gider ol burca
Gökten uçan Cebrail’dir, Huridir
Bir gül vardır Muhammed’in nurudur
Bir kapusu Şah-ı Merdan Ali’dir
Elvan elvan nurlar çıkar ol burca
Hacı Bektaş Veli, arayıp bulmuşam
Erenler deminde bir pay almışam
Bir hakikat deryasına dalmışam
Her gönülden bir yol gider ol burca.
                            ***
Hikmet arar isen özüne bir bak
Arap’ta, Acem’de, Rum’da arama
Hakikat nurunun aslı hakikat
Aynada yansıyan nurda arama
Özünü bilenler özrü silendir
Turaplık rızayı teslim edendir
Gerçek Abdal, Hakk’a hayran olandır
Kibir ile gurur horda arama
Aslolan göze nur gönülden gelir
Sevgi muhabbette asuman erir
Ebedi sevgiyi bu toprak verir
Kudus, Arafat’ta, Tur’da arama
Varlık ummanında göz ol da bak
Vahdet ateşinde benliğini yak
Ayağa kalkarsan hizmet için kalk
Zulmedenden olup zorda arama
                            ***
Hararet nârdadır, sacda değildir
Keramet baştadır, tacda değildir
Her ne arar isen kendinde ara
Kudüs’te, Mekke’de, Hac’da değildir
Sakin ol kimsenin gönlünü yıkma
Gerçek erenlerin izinden çıkma
Eğer insan isen ölmezsin korkma
Âşığı kurt yemez, uc’da değildir.
                                      Hacı Bektaş Veli

           
 
 
            Hacı Bektaş Veli’den Sonra Postnişin Olarak Dergâh Yönetiminde Bulunan ve Pir Makamını Temsil Eden Çelebilerin İsim Listesi:[6]
 
       Adı
  Doğum ve
  Ölüm tarihi
   1. Seyyid Ali Sultan
  1310-1402
   2. Resul Bali Sultan
  1361-1441
   3. Mürsel Bali
  1384-1483
   4. Balım Sultan (Bali Çelebi)
  1473-1516
   5. Kalander Çelebi
  1476-1528
   6. İskender Çelebi
  1512-1548
   7. Yusuf Bali Çelebi
  1516-1569
   8. Bektaş Çelebi
  1544-1581
   9. Resul Bali Çelebi
  1546-1588
 10. İskender Mürsel Çelebi
  1551-1604
 11. Hasan Çelebi
  1563-1607
 12. Bektaş Çelebi
  1566-1632
 13. Kasım Çelebi
  1578-1646
 14. Yusuf Çelebi
  1582-1656
 15. Elhac Zülfikar Çelebi
  1605-1667
 16. Hüseyin Çelebi
  1609-1674
 17. Abdülkadir Çelebi
  1628-1685
 18. Elvan Çelebi
  1640-?
 19. Murtaza Ali Çelebi
  1646-1730
 20. Elhac Feyzullah Çelebi
  1676-1759
 21. Bektaş Çelebi
  1711-1761
 22. Abdüllâtif Çelebi
  1724-1803
 23. Şehid Feyzullah Çelebi
  1742-1824
 24. Mehmed Hamdullah Çelebi
  1762-1827
 25. Veliyettin Çelebi
  1772-1828
 26. Ali Cellettin Çelebi
  1808-1871
 27. Feyzullah Çelebi
  1810-1878
 28. Ahmed Cemalettin Çelebi
  1862-1921
 29. Veliyettin Hürrem Çelebi
  1868-1940
 30. Ali Celalettin Ulusoy
  1922-1990
 31. Feyzullah Ulusoy
  1920-1994
 32. Veliyettin Hürrem Ulusoy
  1942-
 
 
 
 
 
 
Ahmet Rifat Ve Georg Jacob’a Göre Pirevi Postnişinliğinde Bulunan Çelebilerin İsim Listesi:
 
1.                 Sultan-ı Ârifin, Gavs-ül Vâsilin, Pir-i Erkân, Tarikat-ı Hacı Bektaş Kaddes-ü Sırr-ı hu el celi vefatı sene 738 (1337)
2.                 Es-seyyid, es-şeyh Hıdır Lale Sultan ibn İdris Nurullah, markede
3.                 Es-seyyid, es-şeyh Resul Bali Sultan, ibni Hıdır Lale Nurullah, markede
4.                 Es-seyyid, es-şeyh Yusuf Bali Sultan, ibn-i Resul Bali Sultan, markede
5.                 Es-seyyid, es-şeyh Mürsel Baba Sultan Nurullah-u, markede
6.                 Sultan el bedel sahib-ül Bürhan, sırr-ı Yezdan es-seyyid, es-şeyh Balım Sul-tan ibn-i Mürsel Baba, vefatı sene 922 (1516)
7.                 Es-seyyid, es-şeyh Kaniç Kalender Efendi Nurullahi, markede
8.                 Es-seyyid, es-şeyh İskender Efendi
9.                 Es-seyyid, es-şeyh Mahmud Efendi
10.              Es-seyyid, es-şeyh Zehirnuş Yusuf Bali Efendi
11.              Es-seyyid, es-şeyh Bektaş Efendi
12.              Es-seyyid, es-şeyh Resul Efendi
13.              Es-seyyid, es-şeyh Mürsel Bali Efendi
14.              Es-seyyid, es-şeyh Bektaş Efendi
15.              Es-seyyid, es-şeyh Hasan Efendi
16.              Es-seyyid, es-şeyh Kasım Efendi
17.              Es-seyyid, es-şeyh Yusuf Efendi
18.              Es-seyyid, es-şeyh Elhac Zülfikâr Efendi
19.              Es-seyyid, es-şeyh Hüseyin Efendi
20.              Es-seyyid, es-şeyh Abdülkâdir Efendi,
21.              Es-seyyid, es-şeyh Elvan Efendi 1143 (1729/30)
22.              Es-seyyid, es-şeyh Murtaza Ali Efendi 1144 (1730/31)
23.              Es-seyyid, es-şeyh Elhac Feyzullah Efendi; Nurdibalı Tekkesi Şah Kulu Sultan civarında medfundur.
24.              Es-seyyid, es-şeyh Bektaş Efendi ibn-i Feyzullah Efendi, 1175 (1761/2)
25.              Es-seyyid, es-şeyh Abdullâtif Efendi ibn-i Feyzullah Efendi, 1177 (1763/4)
26.              Es-seyyid, es-şeyh Şehid Feyzullah Efendi ibn-i Bektaş Efendi, 1218 (1803)
27.              Es-seyyid, es-şeyh Muhammed Hamdullah Efendi ibn-i Şehid Feyzullah Efendi 1240 (1824/5)
28.              Es-seyyid, es-şeyh Veliyyettin ibn-i Şehid Feyzullah Efendi 1243 (1827/8)
29.              Es-seyyid, es-şeyh Ali Celalleddin Efendi ibn-i Veliyeddin Efendi
30.              Hâlen Dergâhı Hz. Pir’de Seccadenişin olarak bulunan Muhammed Feyzullah Efendi ibni es-seyyid Veliyeddin Efendi 1288 (1871/2).[7]
      (Bu liste, H. 1293, M. 1876’da hazırlanmıştır).
           
Babaganlar kolundan Hacı Bektaş Dergâhı (Pirevi) Postnişinliğinde  bulunan Dedebaba ve Mücerred Babaların listesi:[8]
 
Adı, Unvanı ve Doğum Yeri
Postnişinlikte Kaldığı Yıllar
Postnişin-lik Süresi
 
Sersem Ali Dedeaba
 
1551-1569
 
  19
Elhac Ahmet Ali Dede
1569-1569
    1
Dimetokalı Ak Abdullah Baba
1569-1596
  27
Dimetokalı Kara Halil Baba
1596-1628
  33
Dimetokalı ElhacVahdeti Dedebaba
1628-1649
  22
Elhac Seyyid Mustafa Dedebaba
1649-1675
  26
Birecikli Seyyid İbrahim Agâhi Dedebaba
1675-1689
  15
Urfalı Esseyyid Halil İbrahim Dedebaba
1689-1714
  26
Serezli Hacı Hasan Dedebaba
1714-1736
  22
Kırımlı Hanzade Mehmet
1736-1759
  24
Dimetokalı Seyyid Kara Ali Dedebaba
1759-1783
  25
Sinoplu Seyyid Hasan Dedebaba
1783-1790
    7
Horasanlı Hacı Mehmet Nuri Dedebaba
1790-1799
    9
Kal’acıklı Seyyid Halil Hakii Dedebaba
1799-1813
  15
Sivaslı Mehmet Nebi Dedebaba
1813-1834
  21
Merzifonlu Hacı İbrahim Dedebaba
1834-1835
    1
Vidinli Seyyid Hacı Mahmut Dedebaba
1835-1846
  12
Sofyalı Saatçi Ali Dedebaba
1846-1848
    2
Çorumlu Seyyid Hasan Dedebaba
1848-1849
    1
Yanbolulu Elhac Ali Turabi Dedebaba
1849-1868
  19
Selanikli Hacı Hasan Dedebaba
1868-1874
    6
Konyalı Perişan Hafız Ali Dedebaba
1874-1879
    5
Elhac Mehmet Ali Hilmi Dedebaba
1879-1907
  28
Malatyalı Hacı Mehmet Dedebaba
?      -1897?
    ?
Hacı Feyzullah Dedebaba
1897-1904
    7
Salih Niyazi Dedebaba
1913-1941
  28
Ali Naci Baykal Dedebaba
1942-1960
  18
Salih Bedreddin Noyan Dedebaba
1960-1997
  37
Haydar Ercan Dedebaba
1997- ......
 
 
Ahmed Rifat ve Georg Jacob’a Göre Pirevi Postnişinliğinde Bulunan Dedebaba ve Mücerred Babaların Listesi:[9]
 
Adı, Unvanı ve Doğum Yeri
Postnişinliğe
Geçtikleri yıl
Postn.
Süresi
Vefatı
Hicrî (Milâdî)
Sersem Ali Baba
958 (1551)
 19
977 (1569)
Ak Abdullah Baba
977 (1569)
 27
1005(1596)
Kara Halil Baba
1005 (1596)
 33
1038 (1628)
Dimetokalı Vahdeti Baba
1038 (1628)
 22
1060 (1649)
Dimetokalı Seyyid Mustafa Baba
1060 (1649)
 26
1086 (1675)
Birecikli Seyyid İbrahim Agâhi Baba
1086 (1675)
 15
1101 (1689)
Urfalı Seyyid Halil İbrahim Baba
1101 (1689)
 26
1127 (1714)
Serezli Seyyid Hasan Dedebaba
1127 (1714)
 22
1149 (1736)
Kırımlı Hanzade Mehmet Külhan Baba
1149 (1736)
 24
1173 (1759)
Dimetokalı Seyyid Kara Ali Baba
1173 (1759)
 25
1198 (1783)
Sinoplu Seyyid Hasan Baba
1198 (1783)
 07
1205 (1790)
Horasanlı Mehmet Nuri Baba
1205 (1790)
 09
1214 (1799)
Kal’acıklı Seyyid Halil Haki Baba
1214 (1799)
 15
1229 (1813)
Sivaslı Nebi Baba
1229 (1813)
 21
1250 (1834)
Merzifonlu İbrahim Baba
1250 (1834)
 01
1251 (1835)
Vidinli Seyyid Mahmut Baba
1251 (1835)
 12
1263 (1846)
Sofyalı Saatçi Ali Baba
1263 (1846)
 02
1265 (1848)
Çorumlu Seyyid Hasan Baba
1265 (1848)
 01
1266 (1849)
Yanbolulu Elhac Ali Turabi Baba
1266 (1849)
 19
1285 (1868)
Selanikli Hacı Hasan Dedebaba
1285 (1868)
  2
1296 (1874)
Konyalı Perişan Hafız Ali Baba
1288 (1870)
   -
-
  
KAYNAKLAR
 
AHMET RİFAT; Mir’ât ül-mek-âsid fi daf’ül-mefâsid (fesatlıkları ortadan kaldı-
            ran hakikatler,)
İstanbul 1293 (1876).
AHMET REFİK; Osmanlı Devrinde Râfızilik ve Bektaşilik, İstanbul 1932.
ÂŞIKPAŞAOĞLU TARİHİ (Tevârih-i Âl-i Osman): Haz.: H. Nihal Atsız,
            Ankara 1985.
ATALAY, Besim; Bektaşilik ve Edebiyatı, İstanbul 1341 (1924) 2. Baskı,
            İstanbul 1991, s. 28.
BIRGE, J. Kingsley; The Bektashi Order of Dervishes, (Dervişlerin Bektaşi
            Tarikatı),
London 1937.
BRUINESSEN, Martin van; Hajı Bektash, Sultan Sahak, Shah Mina Sahib and
            rious Avatars of a Running Wall,
Turcica, tome XXI-XXIII, Paris 1991.
CAHEN, Claude; Baba İshak, Baba İlyas, Hacı Bektaş et Quelques Autres, in:
            Turcica, Tome I, Paris 1969.
CAFEROĞLU, A.; Kırşehir Vilâyetinin bugünkü etnik teşekülüne dair Notlar, Türk
            Dili ve Edebiyatı Dergisi, cild: 2, İstanbul 1948, s.79 vd.
CEMALTTİN ÇELEBİ; Müdafaa, 1. Baskı 1915; 2. Baskı, haz.: Haydar Ulusoy
            1992; 3. Baskı, haz.. Nejat Birdoğan, İst. 1994.
Cumhuriyet Gazetesi Pazar Eki, İstanbul 11 Ağustos 1985.
Faroqhi, Suraiya; Der Bektaschi-Orden in Anatolien, vom späten fünfzehnten Jahr-
             hudert bis 1826),
Wiener Zeitschirft für die Kunde des Morgenlandes
             (WZKMS), Sonderband II, Wien 1981.
GIESE, Friedrich., TSCHUDI; „Bektash“ mad., Enzyklopaedi des İslÂm, Band 1,
            (A-D), Leiden 1913, S.720-721.
GIESE, Fredrich ; Die Altosmanische Chronik des Âşıkpaşazade, Leipzig 1929.
GÜLÇİÇEK, Ali Duran; Der Weg der Aleviten (Bektaschiten) Köln 1994;
            Alevi-Bektaşi Yolu, İstanbul 1993.
GÜLÇİÇEK, Ali Duran-Benninghaus Rüdiger; 99 Bektaschi-Witze/Bektaşi Fıkrası,
            Almanca-Türkçe, Köln 1996.
GÜZEL, Abdurrahman; Ali in der Bektaschi Dichtung (Bektaşi Şiirinde Ali),
             Wien 1972.
Güzel, Abdurrahman; Kaygusuz Abdal’ın Mensur Eserleri, Ankara 1983.
Güzel, Abdurrahman; Hacı Bektaş Vel’nin Hayatı, www.hbektas.gazi.edu.tr
HACI BEKTAŞ VELİ; Makaalât; haz.: Mehmet Yaman, İstanbul 1985.
HACI BEKTAŞ VELİ; Makâlat; haz.: Esat Coşan, sad. Hüseyin  Özbay,
             Ankara 1990.
HACI BEKTAŞ VELİ; Makalat; haz.: Aziz Yalçın, İstanbul 1993.
HACI BEKTAŞ VELİ; Vilâyetnâme (Menakıb-ı Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli,  haz.:
             Abdülbâki Gölpınarlı, İstanbul 1958.
HACI BEKTAŞ VELİ; Vilâyetnâme (Menakıb-ı Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli, haz.:
             Esat Korkmaz, İstanbul 1995.
Hacı Bektaş Veli, Bildirilier/Denemeler/Açıkoturum, Hacıbektaş Turizm Derneği
             Yayınları: 1, Ankara 1977.
HASLUCK, F.W.; Christianity and Islam under The Sultans, Oxford 1929.
HUART, Clement; Les Dervisches Bektachis (Bektaşi Dervişleri), RMM, IX, Paris 1909.
JACOB, Georg; Beiträge zur Kenntnis des Derwisch-Ordens der Bektaschis (Türk.
             Bibliothek, Bd. 9), Berlin 1908.
JACOB, Georg; Die Bektaschijje in ihrem Verhältnis zu verwandten Erscheinun-
             gen
(Abhandlungen der Kgl. Bayr. Akademie der wiss., philos.-philol. Kl., Bd.
             2 4), München 1909.
JYNSKY, Herbert; Neuere Literatur über den Bektaschi-Orden (Bektaşi tarikatıyla
            ilgili yeni kaynakçalar)
OLZ (Orientalistische Literaturzeitung) , Nr. 8, Leipzig
            1926, s. 554-559.
KÖPRÜLÜ, Fuad; Türk edebiyatında İlk Mutasavvıflar, 1. Basım, Istanbul 1919,
            5. Basım, Ankara 1984.
KÖPRÜLÜ,  Fuad; Mısır’da Bektaşilik, Türkiyat Mecmuası, Cilt VI, 
            İstanbul 1939, s. 13-31.
KÖPRÜLÜ,  Fuad; „Bektaş“ mad. İslâm Ansiklopedisi, 2. Cilt, İstanbul 1979,
            s.  463-464.
KREISER, Klaus; Bektaşi-Miszellen (Bektaşi Makaleleri) Turcica, tome XXI-
            XXIII, Paris 1991.
MÉLİKOFF,  Irène; Le Probleme Kızılbaş (Kızılbaş Problemi) Turcica, VI, Paris
            1975, s. 49-57.
MÉLİKOFF,  Irène ; L’Ordre des Bektaşi aprees 1826, in: Turcica, t. XV, Louvain
            u.a., s. 155-178
NOYAN, Bedri: Bektaşilik Alevilik Nedir?, Ankara 1985.
Ocak, Ahmet Yaşar; Bektaşi Menâkıbnâmelerinde Tenasüh (Réincarnation –
             Métempshychose) İnancı,
II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri,
             IV. Cilt, Gelenek Görenek ve İnançlar, Ankara 1982, s. 397- 408.
OYTAN, M. Tevfik;  Bektaşiliğin İçyüzü, Cilt: 1, 6. Baskı, İst. 1970.
ÖZER, Arif; Hatiboğlu ve Bahrü’l-Hakâyik, Hacı Bektaş Veli, Bildirilier/ Dene-
            meler/Açıkoturum, 1977: 56-65.
SARIASLAN, Ümit; Hacı Bektaş Aydınlığı, Ankara 1992.
The Dervish Lodge; edited by: Raymond Lifchez, University of California Press,
            Oxford 1992.
TSCHUDI, Rudolf;  „Bektash“ mad. Enzyklopädei des Islam, Band (cild) 1,
            Leiden 1913, s. 720-721.
TSCHUDI, Rudolf; Das Vilajetnâme des Hadschim Sultan, Berlin 1914.
ULUSOY, A. Celalettin; Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli ve Alevi Bektaşi Yolu),
            Hacıbektaş 1980.
 
 
 

DİPNOTLAR
· Bu makale, kısaltılmış şekliyle Ali Duran Gülçiçek’in yayımlanmakta olan “Evrensel Boyutuyla Alevilik-Bektaşilik-Kızılbaşlık” yapıtından alınmıştır. A. D. Gülçiçek’in “Alevi-Bektaşi Fıkra, Nükte ve Hiciv Antolojisi”, “Der Weg der Alewiten-Bektaschiten”, “99 Bektaschi-Witze”, “Şah İsmail ile Gülüzar, Asuman ile Zeycan”  adlı yapıtları, Anadolu Etnografyası tarafından yayımlandı.
Adres: Ethnographi Anatolica Verlag, Postfach 90 03 40, 51113 Köln
Tel+Fax: 02203/369082
e-Mail: Ethnographia_Anatolica@web.de
 
[1] Âşıkpaşaoğlu Tarihi, haz.: ATSIZ, H. N. 1985: 195-196; GIESE, F. 1929.
[2]   Vilâyetnâme, Manâkıb-ı Hünkâr Hacı Bektâş-ı Veli, GÖLPINARLI, 1958:53-54.
[3]   Bu menkıbede Alanya beyinin oğlu Gaybi Beg (Kaygusuz Abdal) ava çıkarken önüne bir ahu (geyik) çıkar, Gaybi geyiğe ok atar, geyik koltuğuna saplanan okla kaçar, Gaybi de ardına düşer... Dağlar, vadiler nihayet bir sahraya inerler, yaralı geyik bir asithane kapısından içeri girer, Gaybi de arkasından dergâha girer, der-vişlere geyiği sorar... Dergâhın mürşidi Abdal Musa Gaybi’ye: „O oku görünce tanır mısın?“ diye sorar. Gaybi: “Tanırım sultanım!” diye yanıt verince, Abdal Musa: “Bak şimdi, gör okunu.” der ve koltuğuna saplanan oku çıkartıp Gaybi’nin önüne koyar. Meğer geyik şekline giren Abdal Musa imiş. Pişmanlık duyup ken-
disinde özür dileyen ve dergâhına alınmasını isteyen Gaybi’ye Abdal Musa şöyle der: “Dergâhımızda, itizar ehline lutf u ihsân kapısı her zaman açıktır. Biz geçdik suçundan, bir daha böyle etmeyesin, her gördüğün cana ok atmaya-sın... ”  (Geniş bilgi için bk. GÜZEL, A. 1983: 8 vd.).
[4]Vilâyetnâme, Manâkıb-ı Hünkâr Hacı Bektâş-ı Veli, GÖLPINARLI, 1958:14-19.
[5]    Seb-ül mesani: Yedi âyetten meydana gelmiş ve Kur’an’ın ilk suresi olan Fâtiha
      suresi.  Ayet-ül kürsü: Kur’an’ın el-Bakara suresinin 256. âyeti.
[6] Cemalettin ÇELEBİ,1915; ULUSOY, Veliyettin Hürrem.
[7]    AHMET RİFAT, 1876: 182-183; JACOB, G. 1908: 23-24.
[8]    AHMET RİFAT, 1876:187/8; NOYAN, B.1987: 45 vd.
[9] AHMET RİFAT, 1876: 187/8; JACOB, G. 1908: 26-27.

 

 
  Bugün 17 ziyaretçi (87 klik) kişi burdaydı!  
 


H L
YY

G
eXTReMe Tracker
. .. --------------------------------------------------------------------------------
FREE Submit Your Site To The Web's Top 50 Search Engines for Free! Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol